gezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Nisan 2013 Cuma

Eski Kapılar İlginizi Çeker Mi?

Yazmaya bir süre ara vermek zorunda kaldım, bunda hem işlerimin -ev+okul- yoğunluğu hem de fotoğraf çekmeye fırsatımın olmaması etkili oldu. Netten toplama fotoğraflarla yazı yazmayı çok sevmiyorum açıkçası hal böyle olunca ancak bu akşam yazabildim :)

Bu yazıdaki fotoğrafların çoğu geçtiğimiz yazdan Balat fotoğrafları. Balat'ı bir çok kez sokak sokak gezimişimdir. Her defasında farklı bir yer keşfediyorum mahallede. En sevdiklerim ise Fener civarındaki evler ile hemen her evde bulunan bu eski kapılar. Bazıları yenilenmiş, bazıları kırık dökük hepsi kim bilir nelere şahit olmuş, neler görmüş, kimlere ev sahipliği yapmış...

Balat'la, Balat'ın ev sahipliği yaptığı Seferadlarla, evleriyle, kültürüyle ilgili uzun ve detaylı bir yazı yazmayı çok istiyorum aslında ama şimdilik sizinle bu güzel kapıları paylaşmakla yetineyim. Bakalım beğenecek misiniz.




 Bu kapıya bayıldım, tüm orijinalliğiyle bugüne gelmiş, kim bilir hangi hikayeler yaşandı bu kapının ardında



Kendi fotoğrafımı paylaşmamaya azami gayret göstersem de bu fotoğrafı paylaşmak istedim, görselliğe bakar mısınız?

 Bu merdivenleri hatırlamışsınızdır belki ,bir çok dizide ve reklamda görmüşsünüzdür. Patrikhanenin hemen yanındaki bu merdivenler ve bu eski kapı harika fotoğraf veriyor, haliyle de doğal bir set olmuş.


 Bu ev yenilenmiş, içini de çok merak ettim desem?

 Kapılarda bu mavi çok revaçta bakınız :)






 Yine eski bir kapı

 Ben bu kırmızıyı da beğeniyorum

Umarım kapı sevgisi bu yazından sonra sizlerde de oluşmaya başlamıştır :) 
Bir dahaki yazıda görüşmek üzere, 

Sevgiler...


4 Nisan 2013 Perşembe

Rumelihisarı

Hisar'la ilgili ne zamandır yazmak istiyordum da bir türlü fırsat olmadı. Bu akşam madem evde yalnızım fotoğrafları ayarlayayım da bloga koyayım dedim. Bu postta çok yazı yok çünkü fotoğraflara bakıp, manazarayı hatırladıkça ne desem az gelir gibi geliyor. Buyrun Hisar'ın tarihi ile başlayalım


Rumelihisarı'na biz arabayla gitmiştik hemen girişte otopark var park sorun olmuyor. Otobüsle gideceklereyse Hisarüstü otobüsleri ile gidin derim, yürüyerek aşağı doğru inin o şahane evleri o manzarayı görün. Arabayla inince fotoğraf çekmeye çok fırsat olmadı yağmur da vardı o gün ama bahar geliyor mutlaka yeniden gitmek, gezmek lazım.

Hisar'ın girişinde topların sergilendiği bir alan var

Girişin sağında ve solundaki merdivenler ile surlara çıkmak mümkün

Yukarılardan manzaraya doyum olmuyor






Şu ev mi desem köşk mü desem yalı mı desem kimindir neyindir bilemedim ama hastası oldum desem az kalır

Burası da bir zamanlar meşhur Hisar konserlerinin yapıldığı yer

Hava güzelken gidip -yer bulabilirsek tabii- banklarda keyif yapmak lazım

Bu aralar hayat epey yoğun yorucu benim için, balkon düzenlemesi henüz bitmedi unuttum sanmayın :) Ayrıca  nerdeyse çöp durumundaki bir mobilyayı yeniledim onun fotoğrafları da yakında burda olacak.

 Şimdilik bu kadar, sevgiler hepinize...




12 Mart 2013 Salı

Sur Ocakbaşı


Sur Ocakbaşı İstanbul'daki sayılı kebapçılardan, zaten namını mutlaka duymuşsunuzdur :) 

Bu ününün sebepleri arasında etleri özel olarak getirtmeleri ve her yemek için özel ustaları olmasını sayabiliriz. 

Sur kebap adıyla satılan serviste; şiş kebaptan Adana kebaba, lahmacundan tavuk şişe türlü çeşit kebapla sebzeli bulgur pilavı var. Oldukça doyurucu fiyatı 22 lira. 



Ben ilk gittiğimde Adana yedim. Bir Adanalı olarak, Adana dışında yediğim en güzel Adana'ydı diyebilirim. İkinci ziyaretimde şiş kebabı denedim, yediğim en pamuk etti ki ben parça et hiç sevmem yiyemem, çiğneyemem. Et değil pamuktu o kadar diyim :))

Büryanı ben denemedim ama eşim çok beğendi, çiğ köftesi de oldukça başarılı. Sur'a gidince özel Sur tatlısını da mutlaka tadmayı ve özel bakır tasla ayranlarını içmeyi ihmal etmeyin.



Nasıl gidilir diyorsanız, Fatih İtfaiye'nin tam arkasında Kadınlar Pazarı'nda.

 



Afiyet olsun :)

4 Mart 2013 Pazartesi

Fatih Camii

Hafta sonları hava güzel olduğunda yürüyüş yapmaya çalışıyoruz. Güzergahımız da ya Balat Sahil'den Eminönü oluyor ya da Çarşamba'dan Karagümrük'e bir tur atıyoruz. 

Bu hafta sonu ne zamandır fotoğraf çekmek istediğim için Çarşamba'dan gitmeye karar verdik. Hava soğuk olmasına rağmen oldukça güzeldi. 
Yalnız sanırım Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii gibi belli başlı yerler dışındaki tarihi ve görülmesi gereken mekanları sadece yabancı turistler geziyor ya da onlardan sadece yabancı turistler haberdar.

 Kariye'ye gittiğimde de aynı şeyi düşünmüştüm; "Dünyada eşi benzeri olmayan böyle bir yerde neden hiç Türk turist yok?"

Herneyse efendim gelelim muhteşem Fatih Camii'ne. Yapıldığı dönemde (1462-1470) külliye olarak inşaa edilmiş; camii ile birlikte 8 üniversite, 8 lise, 16 medrese, bir hastane, bir misafirhane, bir aşevi, kervansaray, hamam, ilkokul, kütüphane de külliyenin içinde yar alıyormuş. Zaman içinde çeşitli depremler sonucu geriye camii haricinde sadece medreseler kalmış.

Çarşamba istikametinden giderken Fatih Camii karşınıza işte böyle çıkıyor:


Bahçe kapısından camii avlusunun görünüşü:


Avlunun içi:




Ve camiinin içi:


İstanbul'a yolunuz düştüğünde Fatih Camii'ni de gezi programınıza alın derim. Hatta buralara kadar gelmişken, Malta Çarşısı'nı da gezin. Eminönü kadar ünlü olmasa da ve tabii ki o kadar büyük olmasa da şahane şarküterilere baharatçılara sahip bir yer  burası.


En taze peynirleri, kaymakları, en iyi süt ürünleri ve baharatlarını bulabileceğiniz Malta Çarşısı'nda benim favori mekanım aşağıdaki yer; hem mıhlamalarımız hem kahvaltılarımız için gerekli malzemelerin en kaliteli ve lezzetlilerini burda buluyoruz. 


Haftanın ilk postunu da yazmış bulunmaktayım, hepimiz için güzel bir hafta olsun. Sevgiler...

23 Şubat 2013 Cumartesi

Çinilerimiz

Yıllardır hayranım çinilere. İstanbul'a gelince çinileriyle ünlü tarihi yapıları her fırsatta gezmeye başladım, gezdikçe hayranlığım daha da arttı.

Çini diyince bir çoğunuzun aklına Çinili Köşk geliyordur. Arkeoloji müzesi bahçesinde bulunan bu köşkteki çiniler gerçekten görülmeye değer.


Çinileriyle ünlü bir diğer yapı da Sultan Ahmet Camii. Çinileri nedeniyle Blue Mosque olarak da bilinen Sultan Ahmet Camii İstanbul'a gelen bir çok turistin uğramadan dönmediği yerlerin başında yer alıyor. 

Bu fotoğraflar da Sultan Ahmet Camii ziyaretimizden.




 Haliç'i selamlayan Mimar Sinan'ın eseri Süleymaniye'nin çinileri de dillere destandır. Özellikle mihraptaki çiniler mutlaka görülmelidir. Bu fotoğrafı da Süleymaniye gezimizde çekmiştim:



Bu çinilerse II. Selim'in türbesinden:


Ayasofya'nın içindeki türbeye gidenler mutlaka okumuştur, II. Selim'in türbesindeki bu çiniler vakti zamanında Fransızlar tarafından onarılmak üzere Fransa'ya götürülmüş yerine sahtesi yapılarak gönderilmiş. Kısacası Fransa resmen bu çinileri göz göre göre çalmış. Bu ayıp şu tabela ile ziyaretçilere açıklanıyor:



Ve Topkapı Sarayı...

Birbirinden eşsiz çinilerle süslü bu muhteşem saraydan çektiğim fotoğraflarda sıra:













Ben de en kısa zamanda banyomu elde geçirip -ki bilenler bilir evimde en zevkime uymayan yer banyodur :)- çini fayanslar kullanmak istiyorum. Bakalım ne zamana kısmet olacak :)

Şöyle bir banyo güzel olmaz mıydı ki?


Ayrıca madem çiniden bahsettik söylemeden geçemeyeceğim, İstanbul'da bu iş öyle bir hal almış ki çini sanki sadece yabancı turistlere hitap ediyor. Mısır Çarşısı, Kapalıçarşı gibi yerlerde çini satanlar Türk olduğunuzu anlayınca yüzünüze bakmıyor desem yeridir ve fiyatlar da cabası. Tamamen tabiri caizse turist kazıklamaya yönelik anlamsız fiyatlar var her birinde. El boyaması olanları kastetmiyorum tabii ki, fabrikasyon ürünler el boyaması fiyatına satılıyor her yerde. 

Ben de naçizane şöyle bir nihale edindim Kariye'deki dükkanlardan:


Yeni çinileri fotoğrafladıkça bir yazı daha yazarım belki bu konuyla ilgili.

 Şimdilik benden bu kadar, sevgiler...