Yaşam odamızı daha önceki yazımda paylaşmıştım, bu yazımda sizi mutfağıma götürmek istiyorum.
Bizim evin hikayesini bilenler bilir, bilmeyenlere kısaca anlatayım; bu ev için tadilata girişildiğinde ev neredeyse harabeydi. Kapılar pencerelerden duvarlara, parkelerden mutfağa her şey yeniden yapıldı. Tadilat esnasında İstanbul'da olmadığımdan her şeyi tam da istediğim gibi yaptırabildim diyemem ama imkanlar dahilinde mutfağım istediğim sevdiğim ısındığım tarzda bir mutfak oldu şükür. Tek eksiği mutfak dolaplarının kulpları. Onların da değişmesi yakındır.
Şimdi buyrun mutfağıma
İstanbul şartlarında oldukça geniş bir mutfağım var sayılır
Mutfağın geniş olması oldukça büyük bir avantaj, hem hareket alanını genişletiyor insanın hem de yemek yaparken içinin sıkılmasını engelliyor :) Şahsen daracık mutfaklarda bana sıkıntı geliyor kendimi dışarı zor atıyorum. Benim mutfak öyle değil neyse ki :)
Ayrıca mutfak masa ve sandalyesi için alanınız varsa mutlaka alın derim, salondaki masayı her gün kurup kaldırmak zor geliyor açıkçası. Hem salon yemek kokmamış oluyor mutfakta yiyince, yerler de temiz kalıyor.
Pencere önü çiçeklerim, sağdaki menekşem canlı diğeri yapay. Zavallı menekşeyi çürütüyordum ilk aldığımda yanlışlıkla. Her gün sulamamak lazımmış, verdim suyu verdim suyu sonra da diyorum ki neden çürüdü bu çiçek...
Duvar saatinin sesine tahammülüm hiç yoktur, çıt çıt çıt... Uyuyamam zaten saat olan odada, o yüzden odalarda saat bana sevimsiz gelir. Saat sadece mutfakta olmalı bence. Bu saate ilk görüşte vurulmuştum.
Bu sevimli çaydanlık askılar da İsviçre'den. Çok tatlılar değil mi?
Baharat için kutuları da unutmayalım :)
Baharat için kutuları da unutmayalım :)
İşte bizim mutfak da böyle. Umarım beğenmişsinizdir, sevgiler...