27 Şubat 2013 Çarşamba

Game of Thrones Geri Sayımı Başlasın!

31 Mart'a az kaldı, gerçi 3. sezon için geri sayıma ben 2. sezon bittiğinde başlamıştım.

 Geçtiğimiz günlerde ise dizinin 3. sezon trailerı yayınladı.


"It's been a long time my old friend'le başlayan trailerda en dikkat çekici kısım "Death is coming for everyone and everyting" derken Catelyn ve Robb Stark'ın göründüğü anlar. 
Serinin 3. kitabı olan A Storm of Swords'un iki sezona yayılacağı söylendiğine göre 3. ve 4. sezonda

 ***** spoiler*****
Joffrey'in ölümü ve red wedding gibi 
***** spoiler*****

über şahane olaylar bizi bekliyor.

Herkese şimdiden iyi seyirler...

26 Şubat 2013 Salı

Çinilerim :)

Pazar günü havanın güzel olmasını fırsat bilip kendimizi dışarılara attık. Benim çini yazısının etkisinden midir algıda seçicilik midir bilmem her yerde çok güzel çiniler gördüm yine :)

Hatta iki güzel parça da edindim bir deli cesaretiyle. İlerleyen zamanlarda evimi ve hikayesini paylaşmayı düşünüyorum ama ona gelene kadar şunu söylemeliyim ki aklımda hem country hem Türk motifleri vardı evi dekore ederken. Yaşadığım yerlerde bu tip şeyleri bulamamamdan mı diyeyim yoksa kendi ihmalim mi ilk etapta pek mümkün olmadı bu isteğim. Şimdi acele etmeden görüp beğenerek yeni parçalar alıyorum ki bu çok daha zevkli bana göre.

İşte pazar gününün ganimetleri; Galata'dan aldığım çini vazo ve Paşabahçe'nin Tünel mağazasından çinili ayna:


Bu aynayı aslında ileride sahip olmayı planladığım banyo için aldım o vakte kadar da salonda beklesin istedim. Eski aynanın yerine denedim, hoşuma gitmeyince buraya aldım. Diğer duvarın dekorasyonunu tamamlayınca salonun fotoğraflarını paylaşırım yeniden.

Sanırım bu salonun böyle bir renge ve parçaya ihtiyacı varmış, pembe sehpa yetmiyormuş inanılmaz bir enerji verdi bana bu parçalar.

 Aynı enerjiyi şu bleu blanc kutuyu alınca da hissetmiştim. Bu maviyi seviyorum galiba :)


Bunlar da son fotoğrafladıklarım -artık uzunca bir süre bu konuyla ilgili yazmam galiba sizi bıktırmamak adına :)-

Bu kahvehaneye bayıldım!


Bu da Haydarpaşa İskelesi


Sevgiler...

23 Şubat 2013 Cumartesi

Çinilerimiz

Yıllardır hayranım çinilere. İstanbul'a gelince çinileriyle ünlü tarihi yapıları her fırsatta gezmeye başladım, gezdikçe hayranlığım daha da arttı.

Çini diyince bir çoğunuzun aklına Çinili Köşk geliyordur. Arkeoloji müzesi bahçesinde bulunan bu köşkteki çiniler gerçekten görülmeye değer.


Çinileriyle ünlü bir diğer yapı da Sultan Ahmet Camii. Çinileri nedeniyle Blue Mosque olarak da bilinen Sultan Ahmet Camii İstanbul'a gelen bir çok turistin uğramadan dönmediği yerlerin başında yer alıyor. 

Bu fotoğraflar da Sultan Ahmet Camii ziyaretimizden.




 Haliç'i selamlayan Mimar Sinan'ın eseri Süleymaniye'nin çinileri de dillere destandır. Özellikle mihraptaki çiniler mutlaka görülmelidir. Bu fotoğrafı da Süleymaniye gezimizde çekmiştim:



Bu çinilerse II. Selim'in türbesinden:


Ayasofya'nın içindeki türbeye gidenler mutlaka okumuştur, II. Selim'in türbesindeki bu çiniler vakti zamanında Fransızlar tarafından onarılmak üzere Fransa'ya götürülmüş yerine sahtesi yapılarak gönderilmiş. Kısacası Fransa resmen bu çinileri göz göre göre çalmış. Bu ayıp şu tabela ile ziyaretçilere açıklanıyor:



Ve Topkapı Sarayı...

Birbirinden eşsiz çinilerle süslü bu muhteşem saraydan çektiğim fotoğraflarda sıra:













Ben de en kısa zamanda banyomu elde geçirip -ki bilenler bilir evimde en zevkime uymayan yer banyodur :)- çini fayanslar kullanmak istiyorum. Bakalım ne zamana kısmet olacak :)

Şöyle bir banyo güzel olmaz mıydı ki?


Ayrıca madem çiniden bahsettik söylemeden geçemeyeceğim, İstanbul'da bu iş öyle bir hal almış ki çini sanki sadece yabancı turistlere hitap ediyor. Mısır Çarşısı, Kapalıçarşı gibi yerlerde çini satanlar Türk olduğunuzu anlayınca yüzünüze bakmıyor desem yeridir ve fiyatlar da cabası. Tamamen tabiri caizse turist kazıklamaya yönelik anlamsız fiyatlar var her birinde. El boyaması olanları kastetmiyorum tabii ki, fabrikasyon ürünler el boyaması fiyatına satılıyor her yerde. 

Ben de naçizane şöyle bir nihale edindim Kariye'deki dükkanlardan:


Yeni çinileri fotoğrafladıkça bir yazı daha yazarım belki bu konuyla ilgili.

 Şimdilik benden bu kadar, sevgiler...


21 Şubat 2013 Perşembe

Ev Gibisi Var Mı?

Madame Coco meleklerinin ardındaki Kaan'ı


bereket kuşları,


English Home kutuları


pembe gazeteliği,


banyodaki mumu,


sevimli baharatlıkları,


neşeli askıları,


mis kokulu mumları,


küçük detayları 


ile seviyorum evimi ben ♥

19 Şubat 2013 Salı

Küçük Ev Aletleri Olayı

Küçük ev aletleri ve beyaz eşyalar çeyiz hazırlığında benim için tam bir bilinmezlikti. Netten araştırdım evli arkadaşlara sordum kimini de öyle denk geldi aldım kısacası biraz hazırlıksız yakalandım :)

Madem öyle ben de dedim ki kendi kullandıklarımı değerlendireyim hiç değilse başkaları için fikir olur.

İlk aldığım küçük ev aleti Arçelik çaycıydı.


 2010 Mayısı olması lazım çok yakın bir arkadaşıma ev hediyesi ararken görmüş bir ona bir de kendime almıştım ki aldığım vakitten beridir kullanırım. Üst demlik, süzgeci ve kapakları makinaya giriyor, şimdiye kadar da bi sıkıntı yaratmadı sağolsun.

Yalnız şimdi olsa çelik alırdım.

Sonrasında yine Elbistan'da bir kış C vitamini ihtiyacımı karşılayabilmek için Arzum narenciye sıkacağı almıştım.


Çok seçeneğim de yoktu aslında gördüm ve aldım. Tüm parçaları makinaya girebiliyor bu arkadaş da beni üzmedi şimdiye kadar.

Blender setine gelirsek Braun ve Tefal'e bakmıştım o dönemde ama evlenirken değiştiririm nasılsa diyip bunları almıştım:


Fakir Harmony 500. Kullanıp memnun da kalınca değiştirme gereği duymadım. Rondosu, blenderı ve mikseri ile benim ihtiyaçlarıma cevap veren bir ürün.

Geri kalanlar hep birbirine yakın dönemlerde evlilik hazırlığında aldığım parçalar.

Korkmaz Slimline tost makinası mesela.



Izgaraları makinaya giriyor, hızlı ısınıyor, çok yer kaplamıyor. Yalnız daha ilk kullandığım günlerde şu kırmızı düğmesi elimde kalmıştı onu da belirteyim :)

Arzum'un Türk kahvesi makinasını Kaan anneme hediye almıştı ben de annemden aldım :D


 Cezve kullanmıyorum diyebilirim çok pratik hem de oldukça lezzetli yapıyor kahveyi. Sağ ve sol el kullanımı var 4 zorlarsanız 5 fincan kahve yapabiliyor.

Katı meyve sıkacağını ise madem meyve yemiyoruz bari suyunu sıkalım mantığıyla evlendikten sonra aldık Arçelik'ten.


Bunda da tüm parçaların makinaya girmesi ve motor gücü önemliydi benim için zira şurup gibi meyve sularını hiç sevmem. Posasız ve berrak çıkarıyor meyve suyunu bu alet hem de çok yer kaplamıyor tezgah üstünde benim aldığımdan beri.


Bu gruba girer mi bilmiyorum ama elektrik süpürgesi ve ütüden de bahsetmek istiyorum.

Benim için en önemli şey ütüydü diyebilirim zira ütü yapmaktan nefret ederim ve daha öncesinde kullandığım ütüden hiç memnun değildim beni çok yoruyordu. Okuldan iki arkadaşım da bunu kullanıyordu çok memnun olduklarını söylediler  ben de riske girmemek adına Tefal Autoclean 500'ü aldım, dedikleri kadar varmış. İnsanı hiç yormuyor, ütü çabuk biter mi derdim bitermiş :)




Süpürge konusuna gelirsek onda hata etmişim, küçük olsun her yere sığsın dedim ama çekiş gücü yüksek olsa da torbası küçük benim süpürgenin çabuk doluyor. Haliyle hem çekiş gücünü düşürüyor hem de sık sık torbasını boşaltmak gerekiyor. Süpürge Samsung modeli Easy.



Diğer evimde kullandığım süpürge suluydu asla ve kat'a bir daha evime sulu süpürge sokmam. Evi süpürmekten soğutmuştu beni. Suyu koy, süpür, suyunu boşalt -ki o suyun halini anlatmayayım hiç- , süngerleri su kovasını temizle, kurula... Bitmek bilmeyen bir eziyete dönüşmüştü ev süpürmek.

Bundan sonra sanırım Dyson alırım gibi geliyor, sebeplerini bilahere yazarım :)

Bunların haricinde bir şey almadım eve, zaten ihtiyaç doğrultusunda şekilleniyor çeyiz alışverişi bence. İlla herkes alıyor diye kullanmayacağınız şeyleri almanıza gerek yok. Ekmek kızartma makinası almadım mesela ekmeği tost makinasında kızartıyorum çünkü, filtre kahve içmeyiz o da öyle elendi.

Herkese mutlu küçük ev aleti alışverişleri diliyorum :)

Sevgiler...


17 Şubat 2013 Pazar

Şehriye Çorbası

Şehriye çorbasını genelde biz hasta olunca yapardı annem, e kış geldi mi sık sık da hasta olurum üzerinize afiyet; o nedenle benim için kış=şehriye çorbası.

Dün hava buz gibiydi İstanbul'da yine de evde duramadık ne zamandır aklımızda olan İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne gidelim dedik. Önce Eminönü'ye ve Mısır Çarşısı'na ordan yürüyerek müzeye gittik gitmesine dönerken de Gülhane'den Sarayburnu'na inelim diyince o arada üşüttük galiba epey ki eve geldik Kaan'da öksürükler tıksırıklar başladı.

Dün ıhlamuru dayadım Tylol'la, bugün de şehriye çorbasını içince ayaklandı neyse ki.

4 Kişilik şehriye çorbası tarifini hemen yazayım, hem basit hem etkili bu tarif aklınızda bulunsun mutlaka.

2 Orta boy domates
1/2 Limon
2-3 Fincan arpa şehriye
2 Yemek kaşığı yağ
1 Yemek kaşığı salça
Tuz-nane

Orta boy bir tencerede yağ ve salçayı kavurun.


Şehriyeleri sudan geçirip süzerek rendelenmiş domateslerle birlikte tencereye koyun, üzerine yarım litre kadar kaynamış su ekleyin arada karıştırarak orta ateşte kaynamaya bırakın.





Şehriyeler şişip yumuşayınca -tahminen su kaynadıktan sonra 15 dakika içinde gerçekleşecektir- tuzu, naneyi ve limonu ekleyip altını kapatın.


5-10 dakika dinlendikten sonra süper şahane şehriye çorbanız hazırdır.



Afiyet olsun :)




15 Şubat 2013 Cuma

Gelinlik Meselesi

Diyorlar ki her genç kızın hayalinde gelinlik giymek vardır. Benim hiç öyle hayalim olmadı desem? Evlilik gündeme gelene kadar hayatında değil gelinlik mağazası vitrinlerine, gelinliklerin fotoğraflarına bile bakmamış biriydim. Zaten sıkıntı da orda başladı :)

Nişanlandık iyi güzel, bi yandan eşyaları alıyoruz falan ama aklımda hiç bir gelinlik modeli yok. Ne istiyorum nasıl istiyorum diye kendime soruyorum cevabı yok. İnternetten epey gelinlik baktım kötüler miydi hayır çok güzellerdi herkesin bildiği Pronoviaslar Rosa Claralar... Fransız dantelinin o güzelliği... Ama ben bu değilim diyordum hep kendime. Çok garip bir duyguydu itiraf etmek gerekir ki. Gelinliğin seni ifade etsin istiyorsun salt güzel olmasın senin gibi de olsun.

Sonra bir gün  Papillio diye bir markanın gelinliklerini gördüm "İşte!" dedim ben böyle istiyorum. Araştırmalarım bu marka üzerine yoğunlaştı ve bu gelinliği görür görmez "Tamam!" dedim "Ben gelinliğimi buldum!"



O sırada bir forum sitesinde Mine Ertuğrul'la tanıştım ki gelinliğimin dikim aşamasında kendisinin yardımı büyüktür. Hatta şimdilerde kendisi de gelinlik dikiyor, tecrübelerinden yararlanmak isterseniz blogu burada.

Neden diktirdim, çünkü pembe gelinlik olmazdı :) Zaten bu markanın Türkiye'de satışı da yok bildiğim kadarıyla. Mine Hanım sağolsun kumaşından dikim tekniğine kadar çok faydalı bilgiler verdi.

Kumaşları Eminönü Sultanhamam'da Merve Kumaş'tan aldık, Fatih Gelinlikçiler Çarşısı'nda Şengül Modaevi'ne diktirdik.

Modaevi işi çok sıkıntılıydı aslında, benim hiç vaktim yoktu modaevi araştırmaya hatta provaya bile gidemedim. Burayla anlaşılmış gittim ölçülerim alındı bir dahaki gittiğimde nikaha 3 gün vardı zaten :) O kadar korkuyordum ki istediğim gibi olmaz diye ama sorun çıkmadı çok şükür hatta tahmin ettiğimden bile güzel dikmişlerdi gelinliği.








                                     




Çiçeği Kaan Eminönü'den almış. Ayakkabılarsa Steve Madden ve Converse.

Bu şahane fotoğrafları ise canım arkadaşım Dilek'e borçluyum. Bu da onun blogu.

Herkes gelinlik konusunda benim kadar şanslı olur umarım :)

Sevgiler...







13 Şubat 2013 Çarşamba

Bizim evin halleri

Daha kapıdan girerken mutlu oluyor insan.


Yorgunluklar unutuluyor.


Hele ayakları uzatıp da televizyon izlemekten keyiflisi var mı şu kış akşamlarında?