7 Ekim 2013 Pazartesi

Ev Yapımı Yoğurt İçin Hazırım

Sanırım artık sadece pazartesileri yazabileceğim, hafta sonu ev işi, gezme, misafirler; hafta içi okul, yemek derken sadece pazartesileri evdeyim ve tamamen boşum kaç haftadır.

Bu hafta sonu ne zamandır almak istediğim iki mutfak eşyama kavuştum. Aslında sadece tencere alma niyetiyle girdiğim Esse'den bir de yoğurt yapma makinası ile çıktım ki tamamen tesadüf oldu.

Çocukken ev yoğurdunu ağzına sürmeyen ben şimdilerde ya kayınvalidemin yaptığı yoğurdu ya da marketlerdeki ev tipi yoğurtları yiyebiliyorum. Uzuncadır da Tefal'in yoğurt yapma makinasında gözüm vardı ama kendime güvenmediğimden o parayı vermeye bir türlü cesaret edemiyordum. Esse'de 50 liraya bu sevimliyi görünce hiç düşünmeden aldım, yapamasam bile verdiğim para içime oturmaz dedim ama ilk denemem şahane oldu. Yaşasın ev yoğurdu!



Bu arkadaş da yeni pilav tencerem, benim çeyizliklerin bu boyutunda, çok kullandığımdan ve bulaşık makinasında yıkadığımdan muhtemel ki teflonunda çizilmeler oldu. Ben de yeni pilav tenceresi almanın zamanıdır diyerek bu arkadaşı edindim.



Daha kısa sürede yazmaya çalışacağım, yazamazsam da bir sonraki pazartesi görüşmek üzere :)


4 Ekim 2013 Cuma

English Home Çay Seti İsteyen Var Mı?

Ben ben ben! diyenler sizleri Dilek'in çekilişine alalım:

İlk defa bir çekilişle ilgili yazı yazıyorum çünkü bu güzel bebekleri görünce bayıldım sizler de beğenirsiniz diye düşündüm, ayrıca Dilek'in olası bir bursu için de bu blogu büyütmeye ihtiyacı var, umarım hem blogunu hem de hediyelerini beğenirsiniz. Şimdilik kaçıyorum, hafta sonu buralarda olmaya çalışacağım, hem belki Dilek bize gelecek cupcake yaptırmak gibi planlarım var kendisine. 

Fotolarla geri dönmek üzere;

Ciao!

30 Eylül 2013 Pazartesi

Marka Takıntısı: Zevk mi Bağımlılık mı?

Okul sezonunu çok hızlı açtığımdan olsa gerek yazı yazmak için ne zamanım ne gücüm oluyor son iki haftadır, elimden geldiğince arkadaşlarımın yazdıklarını okumaya çalışıyorum da ne zaman ben de bir şeyler yazsam diye aklımdan geçirsem inanılmaz bir rehavet bastırıyor, bilgisayarı kapatıp pinekleme moduna geçiyorum :)

Bu arada çok tatlı misafirlerimiz var bir haftadır onlarla da vakit geçiriyoruz bol bol, haftasonu da o yüzden yoğun geçti epeyce...

Neyse sonunda döndüm kürkçü dükkanına, aslında biriken çok fotoğrafım var da ne zamandır aklımdaki bir konuyu sizlerle paylaşmak istedim acaba bir ben miyim böyle takıntılı hem ufak da bir anket yapmış oluruz :)


Başlıktan da anlayacağınız üzere konu marka takıntısı, yalnız bu bendeki farklı bir boyutu kısaca açıklayayım hemen; hayatımın belirli dönemlerinde hep belirli markalara dadanmışımdır. Alışveriş mottom şöyledir, ne alacaksam onu satan mağazaları tek tek gezer, beğendiklerimi kafamda listeler, sonrasında en beğendiğim hangisiyse dönüp onu alırım. 

Kıyafet dolabını düzenlerken farkettim ki son dönemde aldıklarımızın hepsi aynı yerden, sonra döndüm evdeki eşyalara baktım onlar da hep aynı yerlerden... Tarz mı zevk mi? İnsanın zevki dönem dönem değişir mi? 

Siz ne düşünüyorsunuz var mı favori markalarınız, benim gibi dadandığınız yerler? İtiraf edin çoğunuz English Home'cusunuz :) 

Yorumlarınızı bekliyorum, özellikle içimi rahatlatacak "Evet ben de senin gibiyim." diyecekler var mı aranızda :)

20 Eylül 2013 Cuma

Garipçe Köyü ve Rumeli Feneri

İstanbul'un Avrupa yakasının en kuzeyine gidiyoruz bu kez. Boğaz'la Karadeniz'in birleştiği noktaya: Rumeli Feneri'ne.

Sarıyer üzerinden sahil yolunu takip ederek yaklaşık 40 dakikada vardık buraya, trafiksiz diyelim biz buna yalnız :) 

Garipçe'yi sık sık duyuyor ve gitmek istiyordum, o niyetle çıktık yola bu kadar gelmişken Rumeli Feneri'ni de görelim dedik. Rumeli Feneri, Rumelifeneri adlı ufak ve sevimli bir köyün içinde. Yazlıkçılar olsa da köyün yerlileri daha fazla ve bu da güzelliğini muhafaza etmesini sağlamış.

Garipçe ise Rumelifeneri gibi Sarıyer'e bağlı şirin bir balıkçı köyü. Kahvaltı için güzel mekanlara sahip, gözlemesi ünlü galiba, biz yemedik ama kabineden bir bakan ordaydı gözleme uğruna :)

Fotoğrafların çoğu Garipçe'den çünkü Rumelifeneri'nde fotoğraf  çekmeyi unutmuşuz :/ 

Harap durumda olsa da hala güzel

Bu ev benim olabilir mi?

Denize girenler olsa da akıntı çoktu ben cesaret edemedim.




İncir sevenler?

Bu ev favorim, altındaki mekan hala kullanılmaktayken bu zavallı neden bu kadar bakımsız bırakılmış anlayamadım.


Rumeli Feneri

Karadeniz'den Boğaz'a giren bir gemi. Eee ne de olsa sıcak denizlere inmeyi en iyi biz biliriz